Bu gün kuvvetler ayrılığı ilkesi ve yargı bağımsızlığı
tartışmaları arasında yeni adli yılın açılışı yapılacak.
Öncelikle Tüketici Dernekleri Federasyonu olarak tüm
yargı çalışanlarına hukuk ve vicdanın eşliğinde
verecekleri kararların huzuru ve tatmin duygusu ile
geçirecekleri bir adli yıl diliyoruz.
Anayasamızda yer alan devlet organları arasında üstünlük
bulunmadığını düzenleyen Kuvvetler Ayrılığı ilkesi ile
Yargı çalışanlarının huzur ve tatmin duygusunu
yaşayabilecekleri bu yasal zeminin oluşturulmuş olması
önemli.
Ancak, Tüketiciler olarak bu ilkenin uygulamada da
gerçekten yaşanabileceği bir zeminin oluşturulması ve
sürdürülmesinin, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tüm
devlet organları ve devlet organların bir parçası olan
yargı çalışanlarının asli görevleri olduğunu vurgulamak
isteriz.
Ve yine hatırlatmak isteriz ki, demokraside yaşanan
sorunların çözümü, otoriterleşmeden değil; daha fazla
demokrasiden, demokrasinin bir kültür olarak tüm topluma
yaygınlaştırılmasından ve sivil toplumun demokratik
yönetim alanında etkinliğinin artırılmasından geçer.
Bu minvalde sivil toplumun en geniş kesimi olan
Tüketicilerin adil yargılanmaya yönelik beklentileri,
her yıl olduğu gibi bu adli yılda da artarak devam
ediyor.
2018 – 2019 adli yılı sürecinde maalesef hükümetin ve
bazı yargı organlarının, tüketiciler olarak tüketicinin
korunmasında kazanılmış haklarını korozyona uğratan
uygulamalarına tanık olduk.
Bunların başında yurt sathında tüm ilçelerde kurulu bin
küsur tüketici hakem heyetinin yüzde 80’inin “ben yaptım
oldu” anlayışıyla, titiz bir inceleme yapılmaksızın,
tüketici örgütlerinin görüşleri alınmaksızın kapatılması
kararı ile yasal düzenleme olmaksızın mahkemelerce
verilen zorunlu arabulucuya başvurma kararları geliyor.
2019 – 2020 adli yıl sürecinde de, yeni yargı reformu
kapsamındaki tüketici sorunlarının çözümünde zorunlu
arabuluculuk şartı önerisi tüketici korumasında bir
başka geri adım olacak gibi görünüyor.
22.12.2015 tarihli güncel BM Evrensel Tüketici Hakları
Beyannamesi, tüketicilerin; avukat ordusu, mahkeme
masraflarını rahatlıkla karşılayacak maddi gücü bulunan
büyük şirketler karşısında bilgi düzeyi ve pazarlık
gücünde dengesizliklerle karşı karşıya olduğunu
vurgulamış ve Türkiye’nin içinde yer aldığı üye ülkelere
tüketici koruma sistemi hayata geçirmeleri görevi
vermiş.
Bu görevi alan, Dünya ülkelerinde tüketici
şikâyetlerinde, hakem heyetleri, finans, haberleşme
benzeri alanlarda çalışan sektörel kurullar, tüketici
kamu denetçileri gibi alternatif başvuru mekanizmaları
uygulanırken, Türkiye zorunlu arabuluculuk sistemi ile,
tüketicileri sorunlarının çözümünde çıkmaz bir yola
sokuyor.
Bununla birlikte belirmek gerekir ki; Tüketici koruma
sisteminin işlevi, sanıldığı gibi sadece tüketicinin
korunması değildir. Bu sistem aynı zamanda,güçlü
şirketleri kaybettiği davalar sonucunda maddi ve itibar
kayıplarına uğraması nedeniyle yasal sınırlamalar ve
ticari ahlaka uymaya zorlayarak,piyasanın gözetim ve
denetimini de sağlar. Tüketiciler, bireysel başvuruları
ile toplumsal bir işlev yerine getirirler.
Zorunlu arabuluculuk sisteminin tüketici davalarına
uygulanması, çok sayıda davanın şirketler üzerinde
yapacağı bu baskıdanve 83 milyonluk piyasa denetim
ordusundan vazgeçilmesi anlamına gelir.
Çünkü bu sistem şirketlerin yargılama giderlerini bütçe
masraf kalemleri arasından çıkarmalarını ve tüketici
sorunlarının yargıda görünür olmaktan çıkması ile itibar
kayıplarını sıfıra indirmelerini sağlayacaktır.
Bu nedenle, Meclisimize, Anayasamızın tüketici
korumasını düzenleyen 172. maddesindeki görevlerini
hatırlatıyor ve yeni yargı reformu kapsamında tüketici
sorunlarının çözümünde başvuru mekanizmalarını daraltan
ve dünya üzerinde uygulaması da bulunmayan zorunlu
arabuluculuk yanlışını hayata geçirmemelerini
bekliyoruz.
Bunun yerine, tüketici mahkemeleri ile işbirliği içinde
ve birbirini destekleyecek biçimde çalışan tüketici
hakem heyetleri, sektörel kurullar, tüketici kamu
denetçisi vb. gibi alternatif çözüm yollarına dair
düzenlemeler doğru çözümün adresidir.
Ayrıca, öncelikle yasal düzenleme olmamasına rağmen
bugünlerde tüketicileri arabulucuya başvurmaya zorlayan
tüketici yargılamasından sorumlu yargı kurumlarına
yasadan almadıkları bir yetki kullanamayacaklarını
hatırlatmak isteriz.
2019 – 2020 adli yıl sürecinde üst yargı mercilerinden
de istisnai olarak da olsa verilmiş bu hukuksuz
kararlardan geri dönülmesini sağlayacak bozma kararları
vermelerini bekliyoruz.
Yeni adli yıl tüm tüketicilere ve kendileri de birer
tüketici olan tüm yargı çalışanlarına hayırlı olsun.
Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF)
Yönetim Kurulu Üyesi
Av. Fecri Şengür
|